Haberin orjinali için burayı tıklayın:
Michael R. Bloomberg'in vakfı Türkiye'deki dumansız hava sahası kampanyası dahil pek çok amaç uğruna çalışıyor.
Haziran ayında cehennem sıcaklarının yaşandığı bir Cumartesi günü İstanbul’un tarihi yarımadasında lacivert takım elbisesi monogramlı beyaz gömleği ve kol düğmeleri ile ciddi bir görüntü sergileyen Michael R. Bloomberg kentteki sigara karşıtı aktivistlerle beraber ışıltılı Marmara Denizi manzarasına karşı geç bir sabah kahvaltısına oturdu.
Türk doktorlardan ve halk sağlığı yetkililerinden oluşan grup, tütün sevdasıyla kötü nam salmış Türklerin sigarayı azaltmalarını sağlayan kampanyanın bu şaşırtıcı başarısını kutlamak üzere bir araya geldi. Bu kampanya New York’un eski belediye başkanı Bloomberg’e ait bir vakıf olan Bloomberg Philanthropies tarafından hazırlanmış ve finanse edilmişti.
M. Bloomberg içten bir tavırla İstanbul’un eski eserleri ve Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent ve rock ‘n’ roll dünyasına önemli isimler kazandırmış Ahmet Ertegün gibi ün salmış önemli Türk şahıslar hakkında bolca konuştu. Ancak asıl konuşmak istediği konu, en yeni Türk dostu, ülkenin eski başbakanı ve yeni seçilmiş cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın da tutkulu desteğini kazanan sigara karşıtı programın başarısıydı.
Kahvaltıda kendisine eşlik edenlere “Türkiye müthiş bir örnek. Bu örnek diğer ülkelere de aktarılabilir” diye konuşan Bloomberg kim bilir yaptığı hayırseverlikle Nobel Ödülü bile alabileceği şakasını da yaptı. Bu söylem etrafındakilerin pek aşırıya kaçmasa da kıkırdamalarına neden oldu. Bloomberg şaka mı yapıyordu – yoksa gerçek bir niyet mi ifade ediyordu?
Bunu söylemek zor. Walter Mitty’nin düşlerini Micheal Bloomberg gerçeğine dönüştürmek onun kariyer yolu olmuştu. Massachusetts’in Medford şehrinde orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bloomberg önce Wall Street’te milyoner bir borsacı, oradan da milyarder bir medya patronuna dönüştükten sonra en nihayetinde üç dönem arka arkaya seçilen reformcu bir belediye başkanı oldu.
Bir zamanlar başkanlık yarışına da kendini kaptırmış olan Bloomberg’in şimdi son bir özlemi daha var: dünyanın belediye başkanı olmak. 72 yaşındaki Bloomberg ölmeden önce 32,8 milyar dolarlık servetini bağışlayacağı sözünü verdi. Bunu yaparak Türkiye, Endonezya ve diğer ülkelerde sigara kullanım oranlarını belirgin ölçüde azaltmayı, Meksika’da obeziteyi aşağı seviyelere çekmeyi, Rio de Janerio’da (ve İstanbul’da) trafiği azaltmayı, Hindistan ve Kenya'da yol güvenliğini iyileştirmeyi; Tanzanya’da doğum esnasındaki anne ölümlerini önlemeyi ve kentleri daha çevre dostu ve hizmet sunumunda daha etkin hale getirmeyi ümit ediyor.
Tüm bunları yaparken 2006 yılında faaliyete başlayan ve 95 ülkede yürütülen faaliyetlerle 30 kişinin istihdam edildiği Bloomberg Philanthropies’i bir araç olarak kullanmayı planlıyor.
İstanbul ziyareti, M. Bloomberg aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da bulunduğu yetkililerle birlikte yürüyüş yapıyor.
Yardım vakfı ve iyi niyetler peşinde olan bir milyarder yeni bir haber değil. Daha önce Bill Gates, Warren E. Buffett ve daha pek çokları da servetlerini dağıtmayı vadetmişti.
Boston College Servet ve Hayırseverlik Merkezi direktörü Paul G. Schervish, bu seviyede bir cömertliğin akıllarda iyi kalmak ve bunu ateşleyen ego yüklemesi arasındaki gerilim ile alakalı olduğunu söylüyor. Ancak Schervish’e göre Bloomberg diğer milyarder hayırseverler arasında da eşi benzeri görülmemiş bir bakış açısına sahip. Hem bir girişimci hem de bürokrasinin en tepesinde hizmet vermiş bir kişi olarak nakdini dağıtırken risk ile uygulanabilirlik arasındaki dengeyi nasıl kuracağını pek çok kişiden daha iyi kavrıyor.
Bu amaçla Bloomberg, ister Türkiye’de sigarayla mücadele olsun ister Meksika’da şekerli içecek tüketiminin azaltılması olsun programının geniş destek bulduğu ülkelerde bağış yaptığını söylüyor. Eğer doğru anladıysa Schervish’e göre Bloomberg’in tarihe geçme ihtimali var.
Resmi kurum görevinden sekiz ay önce ayrılan Bloomberg bağışlarını arttırmaya başladı. Geçtiğimiz yıl yaptığı bağış miktarı 452 milyon dolar ile seneler içinde yaptığı bağışların en yükseğine ulaştı. “Bununla başka ne yaparım” diyen Bloomberg “Cenaze levazımcısına karşılıksız çek yazmak istiyorum diye şakalaşıyorum” diye ekledi.
Bloomberg bu beylik lafları ederken aslında uzmanlara göre uç noktalarda servet biriktirmenin en zor taraflarından biri olan tüm serveti bağışlama işini fazla hafife alıyor. Esasında Bloomberg diğer servet sahibi hayırseverlerden daha yavaş hızda bağışta bulunuyor.
Bu arada da serveti büyümeye devam ediyor. Forbes’a göre, Bloomberg’in net serveti geçtiğimiz 6 milyar dolar büyüdü ve kendisini dünyanın 16. en zengini yaptı.
Bu nedenle çekleri hızlı hızlı yazmaya başlasa iyi olur. Mevcut durumda annesi Charlotte gibi 102 yaşına kadar yaşayacağını varsayarsak şu anki servetinin yalnızca yarısını dağıtabilmiş olacak.
"DEĞİŞİMİ ETKİLEYEBİLİRSİNİZ"
Sigara karşıtı aktivistleri ile yaptığı kahvaltının ardından M. Bloomberg kendisini Boğaz'daki otelinden alıp bir sonraki programına götürmesi için ekibinin ayarladığı iki katlı büyük yata bindi ve arkadaşı ve John Hopkins Üniversitesi'nde aynı dönemi paylaştığı milyarder Rahmi Koç tarafından kurulan elit bir kurum olan Koç Üniversitesi'nde açılış konuşmasını yapmaya gitti.
Hala inceliğini koruyan belini ortaya çıkararak M. Bloomberg ceketini çıkardı. Daha az yiyip sigara içmelerini sağlayarak insanlarda nasıl bir değişiklik yaratmayı beklediğini anlatırken zaten güneşten oldukça yanmış yüzünü sıcak Türk güneşine çevirdi.
Kabul etmek zorunda, hayat aslında çok güzel. "Şunu kastediyorum; eğer mutlu hissetmiyorsam gidip bir psikologla görüşmeliyim", diyor ve kısa bir kahkaha atıyor.
(İstanbul'un trafik sorunuyla baş etmek için milyon dolarlar bağışlayabiliyor ve aynı dertten sıyrılmak için toplantılarınızın çoğuna bir tekneyle gidiyorsanız hayat çok daha güzel bir hal alıyor.)
Geçtiğimiz aralık ayında Belediye Başkanlığı görevini tamamen bıraktığından bu yana M. Bloomberg zamanını vakfı ve Bloomberg L.P. medya imparatorluğu arasında bölüyor. İki kurum için olan çalışmaları zaman zaman çakışıyor. Türkiye'ye ziyareti esnasında göz alıcı bir konferansta ve müşterileriyle toplantılarda içtenlikle Bloomberg işletmesi markasıyla ilgilendi.
Veren taraf olarak M. Bloomberg'in çalışma şekli aslında kendi şirketini ya da New York'u yönetirken olduğundan farklı değil: Tartışmalı bir konuysa, büyük fikirleri benimsemek ve işin yapılmasını sağlamak için güvenilir bir danışma ekibiyle yola çıkmak (Bloomberg Philanthropies Patricia E. Harris tarafından idare ediliyor. Kendisi on yılı aşkın süre belediye başkan yardımcısı olarak hizmet vermiş ve kendini adayan bir filantropist (toplum sever) olma yolunun ilk adımlarında M. Bloomberg'e ilham vermiştir).
Filantropist amaçlarından en önemli iki tanesi -tüm dünya çapında sigara ve şekerli içecek tüketimini azaltmak- belediye başkanı olarak yaptığı çalışmaların devamı olarak geliyor. İkisini bir arada ele alındığında, bunlar New York'luların insanın içindeki iyi ve kötüyü gördüklerini ortaya koyuyor.
Restaurant, bar ve diğer kamusal alanlara koyduğu sigara içme yasağı artık tütün sanayisi dahil herkes tarafından kabul ediliyor.
Ne var ki büyük miktarda şekerli içeceklere yasak koymak istediğinde bir sürü eleştiri topladı. Bunu bakıcılık görevi üstlenen bir devletin davranış şekli olarak gördüler. Ki aynı zamanda M. Bloomberg'in otoriter bir tavır takınma eğilimi ile itibar ve nakit için zorluk çıkarabileceğinden de bahsetmek gerek. Son kararı Haziran ayında New York'un yüksek görevli mahkemesi verdi.
M. Bloomberg konuyla ilgili bir özür dilemedi. "Hükümette 12 yıl çalıştıktan sonra öğrendiğim bir şey varsa, o da değişimi etkileyebilir, insanları bir araya getirebilir ve büyük toplum sorunlarıyla yüzleşebilirsiniz", dedi.
M. Bloomberg'in belediye başkanlığı sonrası hayatını konuşurken en üst düzey yardımcıları tekrardan eski başkan Bill Clinton örneğini ve kurduğu vakfın kesintisiz güç, ilgi ve şöhretli yükselişi için nasıl bir tramplen tahtası işlevi gördüğünü anlatıyor.
Ancak yine de Bloomberg'in sürekli rekabet içinde olan grubu biliyor ki Clinton'un sınır tanımayan siyasi becerisiyle örtüşmeyecek bir şeyi var: yaklaşık 33 milyar dolar ile veri danışmanı Burton-Taylor'a göre geçtiğimiz yıl $2.7 milyar kar elde etmiş bir şirket.
Bloomberg L.P.'de yüzde 88'lik bir hisseye sahip M. Bloomberg İstanbul'a geldiği iki günlük ziyareti esnasında kurumsal yükümlülüklerini ihmal etmedi. Karlı bankaları ile büyüyen sermaye piyasasıyla birlikte Türkiye şirketin en dinamk büyüyen bölgelerinden birisi. Finansçılara haber ve veri karışımı sunan Bloomberg terminallerinin satışı 2009 yılından bu yana ikiye katladı. Dolayısıyla da İstanbul'u bölgesel finans merkezi olarak öne çıkaran bir şirket konferansını manşet olarak paylaştı ve bu kapsamda en üst düzey müşterileri, yerel milyarder ve Türkiye'nin finans bakanı için bir öğle yemeğine ev sahipliği yaptı. Bloomberg TV ile de bir röportaj yaptı.
Bir salon dolusu Türk Bankacıya sigara, obezite ve trafikte can kaybı gibi toplumsal sorunların üstesinden gelmek için yaptığı çalışmaları anlatırken M. Bloomberg geleceğin kentlere ait olduğunu söyledi.
Her yeri Bloomberg terminalleri kaplı bir Bloomberg konferansında M. Bloomberg'in Bloomberg TV'ye Bloomberg'i anlatması aslında Bloomberg modelinin özünü gözler önüne seriyor.
Bu model onu dünyanın en zengin adamlarından birisi yaptı ama kendisine pek Nobel Ödülü getirecek gibi de durmuyor. Bu yüzden de dünya çapında alışkanlıkları değiştirmeye yönelik girişimi, kendi küresel oyun planın önemli bir parçasını oluşturuyor.
DAHA İNCE BİR DUMAN BULUTU
Türkiye'ye ziyareti esnasında, Karadeniz kıyısında yer alan aile evinde Erdoğan'ı ziyaret etmek için M. Bloomberg kendi özel jetini kullandı. İki adam bir saat boyunca sigara karşıtı stratejiler üzerine sohbet etti ve Orta Doğu'daki gelişmeler hakkında kafa yordu.
İlginç bir çift oldular. Muhafazakar bir İslamcı olan Erdoğan, küresel yatırımlar yapan bir elite örnek teşkil eden liberal Yahudi bir milyarder M. Bloomberg'i bilhassa Mayıs 2013'teki Gezi Parkı'nda hükümet karşıtı eylemlerden sonra çok daha şiddetli bir biçimde Türkiye'de ekonomik çalkantıya yol açmakla suçluyordu. Erdoğan'ın eylemcilere uyguladığı baskı hem yurt içinde hem de yurt dışında tepkiye yol açmıştı.
Ancak bu iki adamın hemfikir olduğu bir konu var: sigara içmek sadece bir halk sağlığı sorunu değil; aynı zamanda ahlaki de bir sorun. İkisi de tütün firmalarını esas suçlular olarak tanımlıyorlar. "Buradaki rahatsız edici durum bu şirketlerin daha az şanslı olan kişilere satış yapıyor olması" diyor M. Bloomberg. "İnsanları öldürdüğü bilinen bir şeyi üretmek bence yasalara aykırı olmalı ve siz de bunu yapan kişileri dava etmelisiniz. Bu da diğerleri gibi bir cinayet."
Erdoğan'ın söylemi de bir o kadar sert. 2007'nin sonlarına doğru yaptığı bir konuşmada sigara satışını terörizme benzeterek sigaraya karşı yürüttükleri çalışmaya güç vermişti. M. Bloomberg'den de fon alan doktor ve sigara karşıtı bir aktivist olan Elif Dağlı "sözleri herhangi bir dumansız hava saha sigara karşıtı savunucunun yapabileceğinden çok daha fazla etki gösterdi" dedi.
Bu hitabı belki de Erdoğan'ı devlet erkanında sigaraya karşı en katı tutuma sahip kişi haline getirdi. Yanındaki kişiler Erdoğan'ın meclisteki arkadaşlarının sigara paketlerini zorla aldığı, paketin üzerine tarihi yazdığını ve şaşkın hale dönmüş sigara kullanıcısını o günden itibaren sigarayı bırakmaya teşvik ettiğine dair hikayeler anlattılar.
M. Bloomberg sigarayı en son 1982 yılında içti ve New York'ta sigara içilmesine romantik bir halden uzaklaştırmasını kendisinin en büyük başarısı olarak görüyor. Kentindeki yetişkinlerin yalnızca yüzde 15'i kendisini düzenli sigara kullanıcısı olarak tanımlıyor. Büyük kentler göz önüne alındığında gözlenen en düşük oranlardan bir tanesi. Kendisi göreve geldiğinde kendini sigara kullanıcısı olarak tanımlayan kişilerin oranı yüzde 22'ydi.
Bloomberg Philanthropies Endonezya, Rusya, Çin ve Hindistan dahil olmak üzere dünyanın en çok sigara içilen 15 ülkesinde aktivistlere hibe sağlayarak sigara karşıtı programlar başlatmayı hedefliyor. Günümüze dek vakıf $600 milyonluk bağışta bulundu.
Sorunun büyüklüğü göz önünde bulundurulunca, aslında bu çok da yüksek bir meblağ değil. Ancak stratejik olarak tahsis edildiği için başarı elde etti. M. Bloomberg'in Türkiye'deki sigara karşıtı çalışmaları Kelly Henning tarafında yürütülüyor. M. Bloomberg'in belediye başkanlığı görevince üst düzey bir halk sağlığı yetkilisi olan Kelly Henning, tam Erdoğan tütün karşıtı söylemine başlamadan önce, Kasım 2007'de görevine başlamıştı. On yıllarca sigaranın zararları hakkında uyarılarda bulunan doktorlar, akademisyenler ve sağlık yetkilileri belirlendi ve onlara fon sağlandı. Bu uzmanlardan bazılarının sağlık bakanlığında durumu anlayan yetkililerle bağları vardı, ve onlar da Erdoğan'ın dikkatini çekti. Kısa süre içerisinde kamusal alanlarda sigara içilmesini yasaklanmasını ve bunların tüketimine ilişkin vergilerin arttırılmasını savunan yazılar ve teklifler dolanmaya başladı.
M. Bloomberg'in fon sağladığı pek çok çalışmada yer almış olan doktor ve sigara karşıtı aktivist Nazmi Bilir, Erdoğan ve sağlık müşavirlerinin cevap vermede son derece hızlı olduklarını belirtti. "Başbakan için önemli bir meseleydi" diye açıkladı Nazmi Bilir.
O dönemde siyasi gücünün doruğunda olan Erdoğan New York'taki gibi kamusal alanlarda sigara yasağı, sigara paketlerinde artan uyarılar ve daha yüksek vergiler aracılığıyla artan fiyat uygulamasıyla 2009 yılında ağır yasaları zorlayabiliyordu.
Geçen yıl yayınlanan Dünya Sağlık Örgütü Raporu 'na göre, 2008 yılında yüzde 32 olan Türkiye'deki genel sigara içme oranı 2012 yılında yüzde 27'ye düşmüş.Erkeklerde sigara içme oranı ise yüzde 48'den 41'e düşmüş.
İstatistikler değişimdeki muazzamlığı ortaya koymaya yetmiyor. Tarihi açıdan incelendiğinde, Türkler amansız sigara içicileri. Kültürel kabullenmeyle de durum öylesine sorgulanmamış ki anketlere göre 1990'ların ortasında doktorların yüzde 43'ü, profesyonel atletlerin de yüzde 34'ü düzenli sigara kullanıcılarıymış.
Bu durum genel olarak 2. Dünya Savaşı sonrasındaki yıllarda Batı adetlerinin benimsenmesini yansıtıyor. Marlboro içmek sadece karizmatik bir duruş algısı yaratmakla kalmadı bir de derin bir Avrupalı olma hissiyatı yarattı.
Daha birkaç yıl öncesine kadar taksileri, restaurantları, birahaneleri, ofisleri ve hatta Boğaz'ı geçen vapurları dolduran duman bulutu gözle görülür şekilde dağıldı.
Küçük çapta da olsa etkisi küresel sigara devi olarak bilinen ve Türkiye'deki sigara piyasasının yüzde 45'ini kontrol eden Philip Morris International'ın bilançosunda görülebilir. Gelirinin yüzde 10'unu Türkiye'den elde eden firma, 2013'te satılan sigara hacminde yüzde 5'lik düşüş olduğunu raporladı. Avrupa'da süre giden zayıflığın da ötesinde, satılan sigarada yüzde 7.6'lık bir azalmanın şirketin en dik düşüşlerinden birini gösterdiği Rusya, Filipin ve Türkiye'deki ani hacim azalmaları bu sonuca yol açtı.
YİNE DE ESKİDEN KALMA ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRMEK KOLAY OLMUYOR.
Erken saatte bir vapur yolculuğunda iki Türk erkeği önlerindeki parlak kırmızı harfli "sigara içilmez" levhasını ve yanındaki 75 TL (yaklaşık 34 dolar) ceza uyarısını göz ardı ederek tam bir memnuniyet ifadesiyle çaylarından yudum alıp sigara dumanlarını üflüyorlardı.
"Benim içtiğim kadar sigara içmek felaket bir şey; başbakanın da sigara kullanmama konusunda söylediklerine katılıyorum," dedi 21 yaşındaki çırak. Günde 1 paket Marlboro'yu bitirdiğini söyledi.
Ama suçluluk duygusuyla karışık bir gülümsemeyle de devam etti, Boğaz'da güzel bir gün; çayının sıcak buharı tütüyor ve kimse de yüzüne karşı sabah sigarasının keyfini çıkaramayacağını söylememiş.
MİLYARDERLERİN SAVAŞI
M. Bloomberg'in Boğaz'da yaptığı vapur seyahati sona ermek üzereydi ve yönetim üzerine kafa yormuş birisi olarak milyarlarını en etkin ve etkili şekilde nasıl verebileceğini düşünüyordu.
Kendi kendine milyarder olan pek çok kişi gibi o da kendisine rakip gördüğü kişilerle bir kıyaslama yapmaktan keyif alıyor. Dolayısıyla Clinton'ın adı gündeme geldi; onunla beraber Rockefeller ve Carneige vakıfları ve tabii ki M. Bloomberg'in pek çok hayır girişiminde güçlerini birleştirdiği Gates isimleri de anıldı.
M. Bloomberg hızlı bir şekilde Bill ve Melinda Gates Vakfı'nın cömertliğine övgüde bulundu. Geçen yıl $3.6 milyar vermişlerdi; M. Bloomberg vakfının ise şimdiye kadar yaptığı bağışların toplamı $3.3 milyardan daha az. Ne var ki Gates Vakfı'nın bürokrasinden pek de memnun değil. Vakıfta 1,200 kişi çalışıyor; M. Bloomberg'in vakfında ise yaklaşık 30 kişi çalışıyor.
M. BLOOMBERG İSTANBUL'DAKİ KOÇ ÜNİVERSİTESİ'NİN MEZUNİYET TÖRENİNDE BİR KONUŞMA YAPTI.
Akranlarının yaptığı yardımseverlik faaliyetlerini kamu içerisinde konuşmaktan hoşlanmadığı için isminin verilmesini istemeyen rakip bir bilyoner M. Bloomberg'in neden daha büyük katkılar vermediğini sordu ve "Kendine özgü kabiliyetin hakkını vermek gerekir. Bir kerede $2 milyar vermek Mike'ın kabiliyetinin hakkını verecek bir davranış olacaktır." Boston College'dan Schervish M. Bloomberg'in bazı değişiklikler yapması gerektiğini öne sürdü. "Burada asıl soru bunu hayatı boyunca nasıl gerçekleştirecek?" dedi ve ekledi "Bence daha detaylı bir idari örgütlenme yapısına ihtiyacı olacak".
Ne var ki M. Bloomberg öyle çok baskı altında gibi gözükmüyor ve büyük miktarda personel almayı planlamadığını söylüyor. Aslına bakarsanız, M. Bloomberg'in içindeki finansçı Türkiye'de sigaraya karşı harcadığı $7 milyonun inanılmaz bir geri dönüş sağladığı gerçeğiyle de gülümsüyor. Hibeleri eşleştirmeyi ya da diğer vakıfların öncülük ettiği çalışmaları destekleyerek (Gates Vakfı'nın çocuk felcini yok etme çalışmasına verdiği destek gibi) kendi veriş gücünü artırmayı düşündüğünü belirtti. Ama bunun gerek kendisi gerek B. Gates ya da "neyin varsa ver" tarzını benimseyen milyarderlerin giderek artan çizgisinde bu konunun biraz zorluk taşıdığının da farkında.
Ancak M. Bloomberg'in bir şeyleri hızlandırılmasına ilişkin kötü şöhretli sabırsızlığının gücünü bir kenara atmamak lazım. Bu yılın başında Bloomberg Ana Merkezi'nde aşağı inen bir yürüyen merdivende birinin arkasında beklemek zorunda kaldığına dair bir hikaye anlattı. Pek çok kişi için bu hatırlamaya değmez bir an olabilir. Ancak M. Bloomberg için neredeyse ağır bir suç niteliği taşıyor.
"Merdivende bekleyen bir kişiyle ortak hiçbir yanım olamaz" dedi ve içli bir şekilde başını salladı. "Hep onların etrafından yürüyüp geçerim. Neden vaktimi kaybedeyim ki? Öldüğünüz zaman zaten sonsuza dek dinleneceksiniz."
M. Bloomberg Ziyareti Bloomberg HT haberi için:http://www.youtube.com/watch?v=El1l1ROr_94
EMBARQ Türkiye Direktörü Arzu Tekir'in katıldığı Bloomberg HT Ana Haber Bülteni Programı: http://www.youtube.com/watch?v=lPiDoxKZmPw
Çeviri: Hande Küçükcoşkun