World Resources Institute (WRI) ve Climate Analytics tarafından yayınlanan yeni bir araştırmaya göre. küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 75'ine sebep olan G20 ülkeleri, mevcut iklim hedefleri ile yüzyılın sonuna kadar dünyada 2,4 derecelik bir sıcaklık artışına sebep olacak.
Ancak bu ülkeler 2030 yılı için iddialı, 1,5 derece hedefi ile uyumlu emisyon azaltım hedefleri belirler ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşırsa, yüzyılın sonundaki küresel sıcaklık artışı 1.7 dereceye kadar sınırlandırılabilir.
Bugüne kadar ABD, Arjantin, Avrupa Birliği, Birleşik Kralk ve Kanada, beş yıl önce sundukları ulusal katkı beyanlarına kıyasla 2030 emisyon azaltım hedeflerini güçlendiren ülkeler konumunda. Japonya, Güney Afrika ve Güney Kore ise bu yıl içinde hedeflerini güçlendirme planlarını açıkladı. Küresel sera gazlarının yüzde 33'ünden sorumlu olan Çin, Hindistan, Suudi Arabistan ve Türkiye henüz güncellenmiş iklim hedeflerini sunmadı. Bu arada, Avustralya ve Endonezya, 2015 yılında sunduktan sera gazı emisyon azaltım hedeflerinin aynısı olacak şekilde güncellenmiş iklim hedefleri sundu. Daha da kötüsü, Brezilya ve Meksika, önceki hedeflerine kıyasla daha yüksek emisyonlara izin verecek planlar sundu. Rusya, mevcut durum senaryosundan daha yüksek emisyonlara izin verecek bir hedef sundu.
World Resources Institute (WRI) ve Climate Analytics tarafından yapılan yeni araştırma, G20 ülkelerinin Paris Anlaşmasının küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama hedefini ulaşılabilir kılmak için oynaması gereken çok önemli rolü gözler önüne seriyor.
"Farkı kapatmak: G20 iklim taahhütlerinin küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlama üzerindeki etkisi" (Closing the gap: The impact of G20 climate commitments on limiting global temperature rise to 1.5°C) başlıklı rapora göre, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 75'ine sebep olan G20 ülkeleri, 2030 yılı için iddialı, 1,5 derece hedefi ile uyumlu emisyon azaltım hedefleri belirler ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşırsa, yüzyılın sonundaki küresel sıcaklık artışı 1.7 dereceye kadar sınırlandırılabilir.
2030 hedeflerinin güçlendirilmemesi durumunda, ülkelerin 2030'dan sonra maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi mümkün olmayacak keskin emisyon azaltım uygulamalarına gitmeleri gerekiyor. Bu sebeple ülkelerin 2020’lerde emisyonlarını hızla frenlemesi gerektiği belirtiliyor. Gelişmiş ülkelerin ayrıca, dünyanın Paris Anlaşması'nın iklim hedeflerine ulaşması için gelişmekte olan ülkelere finansmanı desteğini önemli ölçüde artırması gerekiyor.
2.4 derecelik sıcaklık artışı
Climate Action Tracker ve National Pathways Explorer'dan alınan veri ve analizlere dayanan bu rapor, yüzyılın sonuna kadar dünyada 2,4 derecelik bir sıcaklık artışını işaret ediyor. Bununla birlikte, G20 ülkeleri tarafından halihazırda bazı iyileştirmeler planlanıyor. G20 ülkeleri açıkladıkları, ancak uygulamaya geçirmedikleri ek hedeflerini tam olarak yürürlüğe koyarsa, sıcaklık artışı 2,1 derece ile sınırlandırılabilir. Bu aslında önemli bir ilerleme; ancak Paris Anlaşması'nm 1,5 derece sıcaklık hedefini karşılamak için hala yeterli olmaktan uzak.
Aradaki bu farkın nasıl daraltılabileceğini değerlendirmeyi amaçlayan rapor, gelişmiş ülkeler için gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha hızlı ilerleyecek bir zaman çizelgesi göz önünde bulundurarak, tüm G20 ülkelerinin 2030 emisyon azaltım hedeflerini 1.5 derece hedefi ile uyumlu hale getirmesi ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşması durumunda, sıcaklık artışı etkisini modelliyor. Rapor, yalnızca büyük ekonomilerin etkili adımları ile küresel sıcaklık artışını 2,4 dereceden 1,7 dereceye düşürülebileceğini ortaya koyuyor. Bu, G20 ülkelerinin 1,5 derece hedefi ile uyumlu emisyon azaltım hedefleri ve net sıfır hedeflerinin, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamaya giden yolun dörtte üçünü karşılayabileceğini gösteriyor.
Gelişmekte olan ülkelerin de harekete geçirilmesi gerek
Paris Anlaşması'nın 1,5°C hedefine nihai olarak ulaşmak için, uluslararası havacılık ve denizcilikten kaynaklanan emisyonları dizginlemeye yönelik çabalara ek olarak, G20 üyesi olmayan ülkelerde de iddialı eylemlere ihtiyaç var. Gelişmekte olan ülkeleri iddialı adımlar atmaya teşvik etmek için, gelişmiş ülkelerin emisyonları azaltma, iklim etkilerine karşı direnç oluşturma adına politika ve projeleri finanse edecek mali desteği önemli ölçüde artırması gerekecek. Climate Analytics CEO'su Bill Hare, "Glasgow'da gerçekleşecek İklim Zirvesi öncesinde, G20 hükümetleri, 2030 yılına kadar küresel emisyonları yarıya indirmek için çok daha güçlü adımlar atmayı ve iklim finansmanı için masaya para koymayı taahhüt etmeli" diyor.
YAŞANABİLİR ŞEHİRLER ÖZEL OTURUMU 2021
İklim ve ekonomik iyileşme ulaşımda alışkanlıkların değişmesine bağlı
Kentlerde yaşayanların hayat kalitesini artırmak için çalışan WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler'in düzenlediği 'Yaşanabilir Şehirler Özel Oturumu 2021'in başlığı 'Yeni Normalde A'den Z’ye Ulaşım’ oldu. COVID-19 ve iklim krizinin kent içi ulaşıma etkilerinin tüm yönleriyle ele alındığı etkinlikte, bu alandaki yeni araştırmalar, trendler ve dünyanın farklı kentlerinin geliştirdikleri çözümler masaya yatırıldı.
Avrupa Hareketlilik Haftası'nda, online olarak düzenlenen etkinliğin açılış konuşmalarını WRI Türkiye Direktörü Dr. Güneş Cansız, Avrupa Komisyonu Hareketlilik ve Ulaştırma Genel Müdür Yardımcısı Matthew Baldwin ve WRI Avrupa Bölge Direktörü Stientje van Veldhoven yaptı.
WRI Ross Center for Sustainable Cities Global Direktör Vekili Rogier van den Berg'in moderatörlüğünü üstlendiği oturumun konuşmacıları AB Türkiye Delegasyonu Ulaştırma Politikası ve İklim Değişikliği Takım Lideri Göktuğ Kara, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkam Utku Cihan ile Hollanda Başkonsolosluğu İnovasyon Ataşesi Rory Nuijens'ti.
3 Temel Çözüm Yaklaşımı
Dünyanın kırmızı alarm verdiğini, C0VID-19'u ve iklim krizini birlikte değerlendirmek gerektiğini belirten Dr. Güneş Cansız. "Kent içi ulaşımın iyileştirilmesi, iklim, çevre, sürdürülebilirlik, sağlık, ekonomi ve yaşam kalitesi gibi pek çok alandaki sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Kent içi ulaşımda daha verimli olan elektrikli araç kullanımının yaygınlaşması, toplu taşıma kullanımının artırılması ve motorlu seyahat talebinin azaltılması yani yürüme ve bisiklet gibi yöntemlerin teşvik edilmesi, birbirinden ayrı düşünülemeyecek temel yaklaşımlar" dedi. Sözlerini. "Dünya kentleri sürdürülebilir ulaşım, yani ekonomik, ekolojik ve toplumsal ağdan dengeli bir ulaşım için alternatifler arıyor. Türkiye'de de toplu taşımada yeşil enerji kullanımını tartışıyoruz. İzmir'deki elektrikli otobüsler buna güzel bir örnek. E-scooter kullanımı da giderek artıyor; bununla ilgili yönetmelik de çıkarıldı. Son yıllarda özellikle COVID-19 ile birlikte kent içi bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak, daha güvenli hale getirmek, toplu taşımaya entegre etmek, alt yapıları oluşturmak için belediyeler çalışmalarını hızlandırdı" diye sürdüren Dr. Cansız. "Yeni normale adapte olabilmek için ulaşımda hem alışkanlıkların değişmesi hem şehirlerin ulaşım planlamalarının esnek ve sürdürülebilir olması hem de bu konularda hızlıca harekete geçilmesi şart" vurgusunu yaptı.
İBB Ulaşım Daire Başkanı Cihan ise "Günümüzde küresel iklim kriziyle birlikte enerji konusunda alternatif arayışlara gidilmiş ve yenilenebilir enerji kaynakları ön plana çıktı. Bu anlamda ulaşım sektörünün çevreye verdiği zarar ciddi bir boyutta olup bu zararların azaltılması için ulaşım sektöründe ciddi bir paradigma değişimi başlamıştır, özellikle motorlu araç trafiğini azaltan, toplu taşıma kullanımını teşvik eden ve toplu taşımada yakıt teknolojisinde elektrikli araçları dikkate alan insan sağlığına olumlu etkileri olan aktif ulaşım türlerinin (yürüme ve bisiklet kullanımı) yaygınlaştırması temel önceliklerimiz" diye konuştu.