WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in geçenlerde İstanbul’da düzenlediği “7. Yaşanabilir Şehirler Sempozmu”nun teması şöyleydi:
“Şehirler için Düşük Karbon Yetmez, artık Sıfır Karbon Zamanı”.
2005 yılından beri Türkiye’de faaliyet gösteren WRI’in (Dünya Kaynakları Enstitüsü) Türkiye ofisinin Direktörü Dr. Güneş Cansız’ın açılış konuşmasında vurguladığı gibi dünya nüfusunun
Türkiye’de bu oran yüzde74,4, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 76,4.yarısı şehirlerde yaşıyor.
Şehirlerde yaşayanların dünya ortalaması yüzde 54,3.
Bu oranları özellikle veriyorum zira şehirler ekonomik faaliyetlerin olduğu kadar karbon emisyonlarının kaynağı.
İklim değişikliğini giderek daha fazla konuşurken şehirlerin dünyamızın geleceği için belirleyici olduklarını aklımızın bir köşesinde tutalım.
Cansız, araştırmalara göre, şehirlerde düşük karbona yatırımla 2050’de şehirlerdeki global emisyon yüzde 90 düşürülebileceğini söylüyor.
Düşük karbonlu kalkınmanın 2050’ye kadar şehirlerde 24 trilyon dolarlık tasarruf sağlayacağı hesaplanmış.
2030 YILINDA HEDEF SIFIR KARBON
Şehirlerde düşük karbon, sıfır karbon gibi şeyler bizlere ütopik gelse Avrupa’da bu yolda hızla ilerleyen şehirler mevcut.
Danimarka’nın ikinci büyük şehri Aarhus örneğin.
Aarhus Belediyesi’nde Teknoloji ve Çevreden sorumlu bölümün direktörü Bünyamin Şimşek sempozyumun konuşmacıları arasında.
Konuşmasını düzgün bir Türkçeyle yapmaya gayret eden Bünyamin Şimşek, yılda 5 bin nüfus alan 350 bin nüfusluk Aarhus’un 2008 yılında aldığı bir kararla 2030 yılında sıfır karbon emisyonu hedeflediğini söylüyor.
Danimarka 2030 yılında karbon emisyonunu yüzde 70 oranında azaltmayı hedeflemiş.
Aarhus daha iddialı ve hedefinin yüzde 50’sine ulaşmış durumda.
Bunda Aarhus’un bulunduğu bölgenin teknolojide gösterdiği başarının da payı büyük.
Şimşek’in verdiği bilgiye göre, 1 milyon kişinin yaşadığı bu bölge Danimarka’nın teknoloji ihracatının yüzde 50’sini karşılıyor.
Aarhus enerjisinin yüzde 20’sini atıklardan geri kalanını ise kömür ve petrolün yerine koyduğu biyokütleden sağlıyor.
BETON YERİNE AHŞAP VE TUĞLA
“Ancak biyokütle tamamiyle yeşil bir enerji değil, Afrika’dan Amerika’dan uçak ya deniz yoluyla geliyor. Bunun yerine yakın bir tarihte jeotermal enerji kullanmayı planlıyoruz” diyor Şimşek.
Bunun için bir enerji şirketiyle çalışmalar başlamış.
Özel elektrikli araçlar için alt yapının henüz yeterli olmadığını belirten Şimşek (araştırmalara göre Aarhus’ta oturanların yüzde 50’si araçlarının elektrikli olmasını istiyor) elektrik tasarrufu için yeni imar planlarında “geri dönüştürülebilir malzemeler” şart koştuklarını söylüyor.
“Betona göre daha estetik ahşap, tuğla böyle malzemeler” dediğinde daha fazla “betonlaşmak” anlamına gelen kentsel dönüşümle nasıl bir fırsat kaçırdığımıza hayıflanıyorum.
Oysa, WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’de Kentsel Verimlilik ve İklim Yöneticisi olan Meltem Bayraktar’ın dediği gibi, günümüzde mevcut teknoloji, malzeme ve tasarımla sıfır karbon binalar tasarlamak ve inşa etmek hiç de zor değil.
Ayak üstü sohbetimizde Şimşek’e 15 milyonluk İstanbul’un 350 bin nüfusu olan Aarhus’u nasıl örnek alabileceğini soruyorum.
İstanbul’da yeni inşa edilen mahallelerden işe başlayabileceğimizi söylüyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: 1,5 DERECELİK HEDEFE NASIL ULAŞILACAK?
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Çevre Programı (UNEP) tarafından yayınlanan, küresel emisyonları mercek altına alan yeni bir rapora göre, 2020 ile 2030 yılları arasında küresel karbon emisyonlarında her yıl yüzde 7,6 oranında bir düşüş kaydedilmediği takdirde Paris Anlaşması’nın 1,5 derecelik hedefine ulaşmak fırsatı kaçacak.
Rapor, Paris İklim Anlaşmasına ve iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde yapılan çalışmalara rağmen küresel emisyonların artmaya devam ettiğini ortaya koyuyor.
Küresel emisyonlarda son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 1,5’luk artış kaydedilmiş.
Uzun lafın kısası, dünyanın tüm şehirleri önlerine Aarhus gibi bir hedef koymadıkları takdirde toptan felakete sürükleniyoruz.
Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.